Güncel Patoloji Dergisi 2018 , Vol 2 , Num 2
219 Hastada kolorektal endoskopik submukozal diseksiyon sonuçlarımız
Neşe Ekinci 1 Arzu Avcı 1 Duygu Ünal 1 Fatma Hüsniye Dilek 1 Sinem Demir 1 İ. Ebru Çakır 1 Fatih Aslan 2
1 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Patoloji Kliniği, 2 Koç Üniversitesi Gastroenteroloji Ve Hepatoloji Bölümü

Özet

AMAÇ: Çalışmamızda son yıllarda deneyimli ellerde tüm dünyada başarılı bir şekilde kullanılmaya başlanan endoskopik submukozal diseksiyon (ESD) uygulamalarının kendi serimizde klinikopatolojik olarak değerlendirilmesi ve güvenilirliğinin belirlenmesini amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM: Hastanemiz Gastroenteroloji kliniğinde Ocak 2013-Aralık 2017 tarihleri arasında kolon ve rektuma uygulanan 220 ESD (219 hasta) materyali haritalanıp, taban ve yan cerrahi sınırları boyanarak tamamı işleme alınmıştır. Tüm olgular retrospektif olarak yaş, cins, lezyon çapı, histopatolojik tanı dağılımı, cerrahi sınırların durumu ve malign olgularda tümör evresi açısından değerlendirilmiştir.

BULGULAR: 115 hasta erkek, 104 hasta kadındı. Yaş dağılımı 13-90, yaş ortalaması 65.3 idi. Lezyonların çapı 0,2-14 cm, ortalama 4.4 cm idi. Lezyonların tanı dağılımları sırasıyla; tubulovillöz adenom (TVA) zemininde gelişmiş adenokarsinom 63 (%28.6), yüksek dereceli displazi gösteren (YDD) TVA 42 (%19.1), TVA 24 (%10.9), YDD gösteren tübüler adenom (TA) 16 (%7.3), TA 16 (%7.3), villöz adenom (VA) zemininde gelişmiş adenokarsinom 13 (%5.9), TA zemininde gelişmiş adenokarsinom 9 (%4.1), YDD gösteren VA 8 (%3.6), sesil serrated adenom (SSA) 6 (%2.7), hiperplastik polip 6 (%2.7), adenokarsinom 6 (%2.7), SSA zemininde gelişmiş adenokarsinom 4 (%1.8), VA 4 (%1.8), YDD gösteren SSA 1(%0.5), divertikül ilişkili polip 1 (%0.5), nöroendokrin tümör 1 (%0.5) olgu şeklindeydi. Toplam 95 adenokarsinomlu olgunun 7?sinde (%7.4) tümör pT1, 88?inde (%92.6) pTis olarak değerlendirildi. 210 olguda lezyonlar tüm cerrahi sınırlar salim olarak total eksize edilmişti. 9 olgu cerrahi sınır pozitifliği nedeni ile operasyona verildi.

SONUÇ: Serimizdeki toplam 220 kolorektal ESD uygulamasında 210 hastada lezyonlar cerrahi sınırları salim olarak total eksize edildiği için tam kür sağlanmış ve hastalar klinik olarak takibe alınmıştır. 9 olguda ise tümörün taban yada yan cerrahi sınırlarda devam etmesi nedeni ile hastalar radikal cerrahiye yönlendirilmiştir. ESD özellikle erken evre kolorektal tümörlerin komplet en bloc rezeksiyonunu ve ayrıntılı patolojik değerlendirmenin yapılabilmesini sağlaması açısından minimal invaziv bir yöntem olarak ehil ellerde başarı ile kullanılan güvenilir ve kost efektif bir yöntemdir.