2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bağcılar Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Genel Cerrahi Kliniği, İstanbul
GİRİŞ
Leiomyomlar reprodüktif çağdaki her beş kadından birinde izlenen, kadın genital sistemin oldukça sık izlenen benign tümörleridir. Nadir olarak uterus dışında abdominal ve retroperitoneal bölgelerde, derin yerleşimli leiomyomlar olarak da izlenebilirler. Bu durum klinik- radyolojik olarak malignitelerle sıklıkla karışmaktadır.
Retroperitoneal bölge yerleşimli leiomyomlar nadir olarak böbrek kaynaklı olabilirler. Literatürde böbrek yerleşimli leiomyomların en sık böbrek kapsülü ile ilişkili olarak izlendiği belirtilmiştir.
OLGU SUNUMU
Bilinen sistemik bir hastalığı olmayan 44 yaşında kadın hasta, karın ağrısı ve karında şişlik şikayetleri nedeniyle hastanemiz genel cerrahi polikliniğine başvurmuştur. Fizik muayene sonrası çekilen görüntüleme yöntemlerinden tüm batın tomografisinde batın sol alt kadranı dolduran 185x133mm boyutunda hipodens, radyolojik olarak sarkom düşündüren lezyon saptanması üzerine genel cerrahi tarafından opere edilmiştir. Kitle çevre organlara kısmi yapışıklıklar oluşturduğundan hastaya geniş rezeksiyon uygulanmış; sol böbrek, dalak, adrenal bez ve kısmi pankreas ve barsak rezeksiyonu yapılmıştır. Tarafımıza ulaşan kitle makroskopik olarak sol böbrek hilusuna yapışık, iyi sınırlı, elastik kıvamlı, kesitinde lifsel ve homojen yapıda 14x13x9,5 cm ölçülerindedir. Kitleden çok sayıda örnek alınmış, çevre organlarla ilişkisi de çok sayıda örnekle değerlendirilmiştir. Lezyona ait Hematoksilen Eozin boyalı kesitlerde eozinofilik iğsi sitoplazmalı, künt sonlanan sigar şekilli nüvelere sahip düz kas hücre demetlerinin birbirini çaprazlar tarzda patern oluşturduğu izlenmiştir. Mitoz , nekroz ve hücresel atipi izlenmemiştir. Morfolojik olarak lezyon homojen yapıdadır; lezyona eşlik eden damar proliferasyonu ve lipomatöz komponent görülmemiştir. Alınan örneklerde lezyonun böbrek kapsülü ile devamlılık gösterdiği izlenmiştir. İmmünhistokimyasal çalışmalarda SMA,Desmin ve Kaldesmon ile kuvvetli immünreaktivite saptanmıştır. Morfolojik ve immünhistokimyasal bulgular ışığında lezyona derin yerleşimli leiomyom tanısı verilmiştir.
SONUÇ
Derin yerleşimli leiomyomlar nadir izlenmektedir. Radyolojik olarak maligniteyi taklit ettikleri için klinikte tanısal zorluklara yol açmaktadır. Histolojik malignite kriterleri uterin yerleşimli leiomyomlardan farklılık göstermektedir.Ayrıca yerleşim yerine göre ilişkili bulunduğu organın daha sık izlenen diğer mezenkimal kökenli tümörlerinden ayırıcı tanısının, dikkatle yapılması gereklidir. Olgumuz böbrek kapsülü kaynaklı, derin yerleşimli leiomyom tanısı almıştır. Bu nadir görülen lezyonu maligniteden ayıran özelliklere dikkat çekmek üzere, ayırıcı tanıları eşliğinde sunuyoruz.
Anahtar Kelimeler : derin yerleşim, leimyom, böbrek kapsülü